3 Ekim 2010 Pazar

Duru'nun doğum gününün ardından...

Yılbaşı, doğum günü gibi günlerin fazla abartılmamasına inanan bir aileden geliyorum. O yüzden bu tür kutlamalar konusunda bir yanım hep yabancı ve acemi kalıyor. Evlenirken bile bunun oldukça sade ve kısa olmasını önemsemiştim. Böyle biri için doğum günü partisi organize etmenin ne kadar zor bir görev olduğunu tahmin edersiniz. Düğün kasetimizi bile bir kez izledim, o da hızlı biçimde.

Kendime rağmen bu sene evde doğum günü partisi yapmaya karar verdim. Geçen sene kreşte bir pasta keserek kutlamıştık. Ancak bizden sonra doğum günleri evde kutlanır oldu. Şöyle ki okuldan servisle evlere gidiliyor, çocuklar biraz oyun oynuyor, pasta kesip hediyeler verildikten sonra tekrar okula dönülüyordu. Duru da bütün sene arkadaşlarının evine gidince, elbette "Anne, arkadaşlarım ne zaman bize gelecek, benim doğum günümde şöyle yapalım" gibi cümleler kurar oldu. Bir yandan onun tüm bu hayallerini yıkmak istemezken, bir yandan da bu konulardaki acemiliğim yüzünden endişe ediyordum. Meğerse endişelerim yersizmiş.

Öncelikle sağolsun okul müdirelerimizden Nezahat Hanım beni rahatlatarak çok fazla bir şey hazırlamamamı, çocukların çok yemediğini söyledi. Tatlı olarak pasta, tuzlu olarak börek ve içecek olarak da meyve suyu. Biz de abartmadan bir çeşit tatlı, iki çeşit börek, iki çeşit kurabiye, yaprak sarma ve havuç salatası gibi şeyler hazırladık. (Arkadaşlarımın, annemin ve kayınvalidemin ellerine sağlık!) Parti Paketi'nden de prensesli tabak, bardak, peçete, onlara uygun masa örtüsü ve bir de kapıya, duvara asmak için prenses süsü aldım. Pastamızı da her zamanki gibi Hacıbey'den aldım. Geçen sene ayakta Barbie seçmiştik. Bu sene ise uyuyan Barbie.

O gün, o saat geldi çattı. 13 çocuk ve üç öğretmen apartmanın önünde göründü. Ben heyecandan yerimde duramıyordum. Bu arada hepsi düzenli bir şekilde salona geçip koltuklarda yerlerini aldılar. Evi incelediler, sinema perdesinde biraz Toy Story filmini izlediler. Pasta üfleyelim, hediyeleri verelim, Duru'nun odasında oyuncaklara bakalım derken bir de baktım ki gitme zamanları gelmiş. Üzüldüm. Tam da ısınmıştım. Hepsiyle daha çok konuşmak, sohbet etmek isterdim.

Günün sonunda Duru'nun arkadaşlarının onun için yaptıkları resimlere bakarken arkadaşları onu daha yakından tanıdığı için çok mutluydu. Bense kutlamaların sandığım kadar da mükemmel olmak zorunda olmadığını görerek böyle bir organizasyona kalkıştığım için gayet memnundum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder