15 Ocak 2011 Cumartesi

Monopoly Junior ile aile bir arada

Aile çoluk çocuk bir araya mı gelecek?.. Amca, hala, kuzen çocukları toplanıyor musunuz?... O zaman yanınızda mutlaka bir Monopoly olmalı.



Duru'ya doğum gününde "Monopoly Junior" hediye gelmişti. Daha önce Meyve Bahçesi ve Tombala gibi oyunlar oynamıştık ama bu kadar detaylısı erken diye düşünüyordum... Ama hiç de değilmiş.

Önce bir akşam üçümüz oynadık. Yemekten sonra eşim oyunun kurallarını okuyup bize anlattı. Duru tahmin ettiğimizin aksine oyuna kısa sürede uyum sağladı ve hiç sıkılmadan-her zamanki gibi yerinde duramayarak-müthiş bir heyecanla oynadı. Sayı saymayı, kurallara uymayı, kaderine razı olmayı, kaybetmeyi, kazanmayı ve tabii en zor seçimini yapmayı (benim dükkanımı mı yoksa babasının dükkanını mı yıkacak?) bu bir-iki saatlik oyunda yaşadı.

O akşamdan bazı replikler şunlardı:
Duru: Ama benim hiç üçüm kalmıyor. Ben kira ödemem.
Ben: O zaman bir iki bir de bir ver. (İlla kiramı alacağım:))
Duru: Anne sen benim dükkanıma çok gel, olur mu? Baba, eğlendin mi benim çarpışan arabalarımda..
Eşim (yedinci dükkanını kurarken) Ben Ali Ağaoğlu, yapacağım dedim yaptım!
Ben: Olamaz, iflas ettim galiba... Bu kadar gezmenin sonu buydu. İnsanın bir dikili ağacı olmalı:)

Ardından haftasonu yeğenlerimizle bu oyunu oynadık. Evden yükselen neşe görülmeye değerdi. Hepsi tek bir şey istiyordu: Ne olur biraz daha kalalım!..
   

2 Ocak 2011 Pazar

Yeni yılda cesur adımlar...

Çocuklarımız için istediğimiz her şey bizim yapmak istediklerimiz değil mi aslında. Mesela onları yönlendirdiğimiz hobiler... Eğer hep bir müzik aleti çalmak istemiş ama bize o fırsat verilmemişse çocuğum çalsın istiyoruz. Hiç spor yapamıyorsanız o yapsın ve küçüklükten beri edinemediğimiz disiplini o kazansın istiyoruz... Peki madem biz bunları istiyoruz, biz neden yapmıyoruz? Üstelik çocuğumuzla beraber.

Duru'nun "Yapamıyorum anne" demeleri beni bunları düşünmeye itmişti. En son buz pateninde bir dahaki sefere beraber kayma kararı almıştım. Çünkü böylece Duru'nun daha istekli gideceğine emindim. İşte bugün bu düşüncelerle gittik buz patenine.



Buz pateni pistine yaklaşırken bir de baktım, anne-kız yer değiştirdik. Benim "yapabilir miyim acaba?" diye deyişlerim karşısında Duru birden benim ona söylediğim cümlelerden bir potpori döktü ortaya. "Yapabilirsin anne. Düşmen önemli değil, zaten ben de çok düştüm. Ben sana güveniyorum. Bak işte böyle yapacaksın ayaklarını..." Nasıl da güzel anlatıyordu heyecanlı ve mutlu. Patenlerimizi giydik. Elimden tuttu ve piste indik. Ben tedirgin öğrenmeye çalışırken Duru eskisinden çok daha rahattı ve öğretmeniyle öğrendiklerini hatırlamaya çalışıyordu. Kayarken Duru'nun ilk kaymalarında söylediği- o zaman kulağıma bahane gibi görünen- sıkıntıları aynen yaşadım. Kollarımı yana açmaktan kollarım ağrıdı, paten ayak bileklerimin üstüne kadar geldiğinden dizlerimi bükmekte zorlandım vs.

Diğer yandan çok zevkliydi. Duru'yla el ele kaymaktan, bana komik komik bakan onca insanın bakışları arasında cesur bir şekilde kaymaya çalışmaktan (kaymak yanlış oldu, patende önce buzda yürümeyi öğretiyorlar:)), dersten sonra Duru'yla tecrübelerimizi paylaşmaktan çok zevk aldım. Bizi seyredip halime bol bol gülen eşim bile bir dahaki sefer için heveslendi. Böylesi kızıma kuru kuru "yapabilirsin kızım" demekten çok daha iyi geldi.


Bugün yeni yılda yapmak isteyip de yapamadıklarım için pistte iki tur adım attım. Niçin? Duru ileride benim adımlarımı değil, kendi adımlarını atabilsin diye.