28 Aralık 2010 Salı

İlk üç boyutlu filmimiz: Karmakarışık

Cumartesi Duru'yu jimnastik için deneme dersine götürmeyi planlamıştım. Tabii çocuklar söz konusu olunca evdeki hesap çarşıya uymuyor. Duru'ya jimnastiğe gidelim deyince ilk sorusu şu oldu: "Sen de benimle yapacak mısın?" Benim oturup seyredeceğimi duyunca da "Jimnastiğe gitmeyelim. Kozzy'ye gidelim, beraber oluruz." demez mi? Ben alışveriş merkezinden uzak tutmaya çalışırken kızım ısrarla gitmek istiyor! Ne yapacağım ben?
Bari sinemaya gidelim dedim. Zaten hafta içi bir arkadaşım çocukları sinemaya götürelim demişti. Baktım yeni bir çocuk filmi gelmiş. Konusunu okuyunca Rapunzel olduğunu anlayıp gitmeye karar verdik. Hemen arkadaşımı aradım.



İnanılmaz bir şekilde sanki tüm çocuklar Kozzy'deydi. 13.30 matinesinde sadece ilk ön sırada yer vardı ve girsek mi diye düşünürken ön sıranın yarısı da gözümüzün önünde satıldı. Velhasıl son biletleri alabildik.

Film gerek karakterlerin çizilişi gerek tüm animasyonlarıyla çok keyifliydi. Rapunzel çok akıllı, doğal ve yaratıcı bir kız olarak çizilmiş. Hele kulenin içinde söylediği şarkıyı bir daha izlemek isterim. Küçüklüğünden beri kapalı kaldığı kulede neler neler yaptığını anlatıyor. Sinemada en ön sırada olduğumuz için Duru ve Brenda ara ara ellerini uzatıp gördüklerine dokunmaya ve hatta tutmaya çalıştılar. (İtiraf ediyorum ben bile elimi uzattım!)

Film sırasında-annelik işte!- acaba bu üç boyutlu görüntü çocuğumun gözünü yorar mı, bozar mı veya  başını ağrıtır mı diye sık sık düşündüm tabii. Bu konuda biraz araştırma yapmak gerekli bence.

Yine de dördümüz de filme bayıldık. Filmlerin sonunu söyleyenlere sinir olurum ama Duru beğenmese de Rapunzel'in saçları filmin sonunda çok güzel oluyor. Hani masalların yeniden düzenlenmesinden bahsediyordum ya, bence Rapunzel çok iyi olmuş!

12 Aralık 2010 Pazar

Yapamıyorum anne!

Burada yazdığım gibi Duru ile elimden geldiğince farklı aktiviteler yapmaya çalışıyorum. Onu bunaltmamaya ve boğmamaya özellikle dikkat ediyorum. Ancak hâlâ her yeni aktiviteye başlangıç cümlemiz aynı "Ben yapamıyorum!" Hatta bazen yapamadıkça Duru'da sinir ve öfke baş gösteriyor.

Nereden çıkıyor bu cümle? Yoksa çocuğumun özgüveni mi yok diye bir kaygıya düşüyorum hemen. (Bu annelik de böyle bir şey galiba, hemen her konuda kaygıya hazırım zaten) Yazın yüzmede aynı cümleyi söylüyordu, çorap ve ayakkabı giyerken aynı cümle, sahilde kayalara tırmanırken aynı cümle, ingilizceye ilk başladığımızda aynı cümle ve şimdi buz patenine başladık. Yine aynı cümle...

Öğretmeni Şebnem Hanım, çok temkinli diyor, kayabiliyor ama kendini tutuyor. Evet dedim ben de. (Tabii ki Duru yanımızda yokken, çocuklar her şeyi duyuyor ve anlıyorlar. Başkalarıyla onların hakkında konuşulmasından hele hiç hoşlanmıyorlar...) Duru'da bir "eşik" var. Ne zamanki kendi de yapabildiğine inanıyor, ondan sonra da defalarca yapmak istiyor. Birkaç seferden sonra buna alışır diye düşünüyordum. Ama her yeni şeyde baştan başlıyoruz. "Yapabilirsin kızım, ben (yalan söylemeden, duruma göre baban, halan, dayın, deden vs.) ilk seferinde hiç yapamamıştı(m)" diye cesaretlendiriyoruz. Bu noktada özellikle benim bir adım öne çıkıp "Ben yaparım" demem çok etkili oluyor. O zaman Duru hemen "Ben de yaparım" diyor. Anladım ki Duru karakterini benim üzerimden oluşturuyor.

Kaç gündür bloguma yazı yazamıyordum. Nedense yazdıklarımı bir türlü beğenemedim. Bugün ben "Yapabilirim" dedim ve yazdım. Durucuğum her şey senin için ! Baban ve ben sana inanıyoruz.

Not: Buz patenine Anadolu yakasındaki Optimum Alışveriş Merkezi'ne gidiyoruz. Giriş 25 TL, ders almak isterseniz giriş+ders 40 TL. Hafta sonu çok da kalabalık olmuyor.